Renk değiştir:
20 Nisan Cumartesi 2024 - 12:18:03
KONUK BİLGİLERİ
Şu an: ................... 3
Bugün: .................. 1061
Dün: ....................... 1267
Toplam: ................. 5852767
IP: ....... 18.191.88.249
HAVA DURUMU

Bursa

Ankara

İstanbul

Gaziantep
DOST SİTELER
KÖŞE YAZARLARI
KüçükBüyüt Twitter'da paylaş
Yazıların içeriğinden yazarı sorumludur.


MÜŞKÜLE GERÇEKLERİ

''...Ahmed Murad Bey’e, Bursa’nın fethinden sonra, bugünkü Bursa İli’nin, Gemlik-İznik yolu kesiminden, İznik-Yenişehir yolu kesimine kadar olan, İznik Gölü güney yakası, tepeler dahil, verilir. Ahmed Murad Bey, ağulunu, eski adı Müşküre, bu günkü adı, Demir Işık olan yerde kurar. Halk önceleri, buraya, Murad’ın yeri anlamına gelen, Muradiye adını verir. Sonraları, torunlarından birisi, Osmanlı sarayından gelin alır.

Yolunun, çok dik olmasından şikayet eden yeni gelin, daima; “Müşkül’e” dediğinden, zamanla, Muradiye, Müşküle’ye, sonra da, Müşküre’ye döner.

Sabah namazını takiben, düşmana saldırıya geçmek, Ahmed Murad Bey’e mahsus, bir savaş taktiğidir. Askerleri, birbirleriyle haberleşmelerini, baykuş sesini taklit ederek yaparlardı.

“Askerin, ayağının, tozu eksilmez” demesine rağmen, üstü başı, o günün şartlarına göre, tertemiz gezerdi. Oturduğu evi, askerlerininki gibi,tek katlı idi.

Gülnaz Hatun ile evlendiğinde, Osmanlı adetlerinin tam aksine; Karısından, tek bir koyun dahi, çeyiz istememiştir. Hiç bir zaman, Sultan İkinci Mesut’un oğlu, Osman Bey’in damadı olduğunu, ileri sürmemiş, hatta söyleyenleri, şiddetle kınamıştır. “Tarihe adı geçecek kimsenin, soya, sopa sırtını dayayacağı yerde, bilek kuvvetiyle, kendi mahareti ile, bu seviyeye ulaşabileceğine” inanır ve savunurdu...

     Osmanlılar’ın, kuvvetlenip, Avrupa topraklarında genişlemesini gören Avrupa ülkeleri, başta, Papa V. Urbanus olmak üzere, büyük bir paniğe kapılır.

Ne yapıp, ne edip, Osmanlılar’ı durdurmak, Avrupa’dan atmak lazımdır.

Macarların öncülüğünde, Sırp, Bosna, Romanya ve diğer Avrupa ülkelerinden toplanan, yüz bin kişilik, bir Hıristiyan ordusu, başlarında Macar Kralı Layos liderliğinde, Papa V. Urbanus’un takdisi ile, yola çıkarlar. Osmanlı topraklarına giren, Hıristiyan orduları, Edirne yakınlarına kadar ilerlerler. Sadrazam Lâla Şahin Paşa, gelen bu yüz bin kişilik düşmana karşı, yeterli olamayacağını, gayet iyi bilmektedir. Daima kendisine, rakip olarak gördüğü, Hacı İlbeyi’ne, bu görevi verirse; Bir taşla, iki kuş vurmuş olacaktı. Kendisinin yenemeyeceği düşmanı, nasıl olsa, Hacı İlbeyi’de yenemeyecek, böylece, padişahın gözünden düşecekti.

Atmış yedi yaşındaki Hacı İlbeyi; Beraberindeki, onbin kişilik askeri ile, düşman ordusuna, Sırp Sındığı (Sırp Sığınağı), denen yerde yetişir. Askerinin başında, sabah namazından sonra, davul seslerinin ardından; “Allah, Allah” nidâları ile, düşman üzerine, üç yandan, bir fırtına gibi saldıran, Hacı İlbeyi, sanki, bu seferin,

son seferi olduğunu hissetmişçesine, coştukça, askerleri, daha da coşuyordu.

Kılıçtan geçirilirken, şaşkına dönen, bir kısım düşman askeri, başlarında Macar Kralı V. Layos’ta dahil, canlarını kurtarmak için, kendilerini, Meriç Nehri’ne zor atıyorlardı. Sabahın, ilk ışıklarının etrafa yayılması ile, savaş meydanında, yüzbin kişilik Haçlı Ordusu’ndan, bir hayat eseri kalmadığı görülüyordu.

Bu savaşın zaferini, kendisine yediremeyen Lâla Şahin Paşa; Zafer haberinin, saraya ulaştırılmasından evvel, Hacı İlbeyi ve askerine verdiği ziyafette, Hacı İlbeyi’ni zehirletecektir...''

     Kahramanlık ve isyankarlık insana dair değerlerdir. Haksızlıklara uğrayan kahramanlar isyan etmesini de bilmelidir. Müşküle hiç bir diktatörlüğe boyun eğmemiştir. Müşküle üzerinde hiç bir hegamonya kabul etmemesi yanında vatanseverliğini tarihin belirli dönemlerinde ispatlamıştır. Kurtuluş savaşında da kahramanlık göstermesine rağmen dönem dönem çıkarcı ve yalaka odaklarca karalanmaya çalışılmıştır. Bu gün tartışılan 12 Eylül Anayasasına yüzde seksenbeş hayır demiş olup Tüm Türkiye'ye demokrasi ve insan hakları dersi vermiştir.

      Süleyman Güleç Kardeşimizi toprağa verdik. Yanlış yönetimlerin acısını yöneticiler değil bu gün halk çekmektedir. Süleyman Güleç artık Müşkülenin bir değeridir. Müşküle değerlerine sahip çıkan karakteri ile gelecekte de ders verecektir

     Süleyman Güleç kardeşimiz her vatan evladı gibi askerlik görevini yaparken şehit düştü. Süleyman  kardeşimiz cephede düşmanı görmesine rağmen ilk ateş karşıdan geldi ve ilk kalleş kurşun Müşküle'nin ciğerini yaktı. Müşküle'nin bir karakteri vardır. Eğer bir derdi varsa en kralına karşı durur. Kalleşlere sözüm eğer bir derdiniz varsa en kralına karşı durursunuz. Siz kalleşler emperyalist amerikayı ve avrupayı arkanıza alıp halkımıza eziyet ediyorsunuz. Asker halktır ve mazlumdur. Ama şu biline ki ''Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları''

Ümit sarıaslan’ın Görüntü ve Gerçek isimli kitabında şöyle bir paragraf vardır: ’’Helsinki senedinden Paris şartına kadar son yılların önemli sözleşmelerine bakınız, hep barışın turşusu satılmaktadır. Barış turşusu satma yarışının belgelerini okuyunca, alanların hep savaşa; salonların, gösterişli ciltlerin yaldızladığı imla albümlerinin ise barışa ayrıldığını düşünüyor insan! Kâğıtta odalarda kaldığı sürece zararı yok barışın! Ola ki alanlara, yaşama, yaşamaya çıkmasın, çıkarılmasın...’’

İmralı'da ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Abdullah Öcalan, İtalya'da günlük yayınlanan, komünistlerin en önemli yayın organlarından Il Manifesto'da yazdığı ilk köşe yazısı .  ‘Biz Kürtler için sadece barış' başlığı ile yayınlandı. Ben de soruyorum, barışın turşusu kaç kurşun?

Gerçek anlamda halkın iktidar olmasına bağlı bir egemenlik biçimi olacak olan barışı, uğrunda mücadele vermeyi ve ancak hak edildiğinde halklara mutluluk verebilecek ve bu mutluluğun devamını garanti edebilecek bir egemenlik biçimi olarak irdelemek gerektiğine inanıyorum.

Doğa üzerindeki insan etkinliğine baktığımızda da egemen olma mücadelesini görüyoruz. Barış kültürü hakim olan topluluklarda doğaya egemen olma değil doğa içinde uyumlu yaşama kültürü geliştirme taraftarı olarak, doğanın yansıması olan insanın barışı egemen kıldığında doğaya dost olabileceğini Dğaya dost olan insanın biribirine de dost olabileceğini düşünüyorum. Şu ana kadar yazdıklarım ve bundan sonra yazacaklarım fikir üretebilen birey olarak belirli grup ya da topluluklarda hakim olan kendini belirli kategorilere dahil eden dayatmacı zihniyetlerin varlığında bile düşünebilen bir insan olduğumu vurgulamak isterim.

Türk toplumu emperyalizm’e karşı verdiği kurtuluş mücadelesi sonucu, Anadolu halkının önderi ve sözcüsü Mustafa Kemal Atatürk ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ demiştir. Egemenliği millet adına ancak meclisin kullanabileceği ve bunu hiç bir şekilde devredip bağışlayamayacağını yasal olarak garanti altına almıştır.

Türk toplumundaki egemenlik ilişkilerinin Osmanlıdan bu güne dönüşümü evrimsel değil emperyalizme karşı verilen mücadelenin geliştirdiği devrimsel bir dönüşümdür ve temel ilkelerimiz arasına devrimcilik de girmiştir. Atatürk ilke ve devrimlerini anlayamayanlar arasında rastladığım bir tartışma var, bazıları şunu iddia edebiliyor. ‘Devrimci olan biri Kemalist olamaz, Kemalist olan biri de devrimci olamaz.’ Bu kısır tartışmalarla kendilerini avutanların dedeleri de bir zamanlar Atatürk üzerinde çirkin ithamlarda bulunuyorlar ve Emperyalizm’e karşı verilen mücadeleyi arkadan vuruyorlardı. Ama onların dedeleri de öyle bir devrimsel gelişmeye tanık oldu ki akılları hayalleri bile almadı ve hatta torunları bunu hala kavrayabilmiş değildir.

Evet, toplumumuzda barış kültürü hakimdir, her ne kadar savaşçı bir toplum olarak lanse edilse de toplumumuz mecbur kalmadıkça savaşa başvurmamaktadır. Her zaman son noktaya kadar sabretmesini bilmiştir. Ben bu duruma sabrına asker bir toplumuz diyorum. Tehlikeye düştüğü anlarda gerekli mücadeleyi verdiğini çok kez kanıtlamıştır.

Yukarıdaki alıntı için kaynak: http://www.ailevadisi.net/tarih/546950-haci-ilbeyi.html

Bu yazı 5307 kez görüntülendi
MÜŞKÜLELİ GİRİŞİ
Kullanıcı adı:
Şifre:
Üye ol | Şifremi unuttum
KÖŞE YAZARLARI
SORMACA
Köyümüzde giderek artan yabancılara toprak satışı konusunda düşünceleriniz nedir?
Müşküle Köyü / İZNİK / BURSA
posta kodu: 16860
ağ-ileti (e-posta): iletisim@muskulekoyu.com
Şubat 2006'dan beri
www.muskulekoyu.com
tasarım/kodlama: İsmail Küçük / Emin Kaygısız