Renk değiştir:
20 Nisan Cumartesi 2024 - 00:19:40
KONUK BİLGİLERİ
Şu an: ................... 1
Bugün: .................. 13
Dün: ....................... 1267
Toplam: ................. 5851719
IP: ....... 3.145.12.242
HAVA DURUMU

Bursa

Ankara

İstanbul

Gaziantep
DOST SİTELER
KÖŞE YAZARLARI
KüçükBüyüt Twitter'da paylaş
Yazıların içeriğinden yazarı sorumludur.


MÜŞKÜLE’DE O ESKİ RAMAZANLAR

Bu yılda bir Ramazan ayı bitmek üzere. Ramazan ayı 11 ayın sultanıdır. Ramazan ayı girince cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları  kapanır ve üstelik şeytanlar da zincire vurulurmuş. Oruç insanı cehennemden koruyan bir kalkanmış. Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde, oruçlu birinin cennete gireceği kapının bile ayrı olduğunu müjdeler. Onun içindir ki, bu ayda 1 ay boyunca oruç tutulur, gece sahura kalkılır ve akşam ezanı okununca iftar açılır.

 Eskiden Ramazan ayları çok daha güzel olurdu. Akşam ezanı yaklaşınca caminin karşısındaki evin altında toplanır, ezanın okunmasını beklerdik. Çocukluk yıllarımızda Müşküle’de elektrik olmadığı için hoca ezanı minareden okurdu. Hoca minareye çıkınca içimizi bir heyecan kaplar,ezanın okunmasının yaklaştığını anlar ve sevinirdik.Hoca saatine şöyle bir bakar, kontrol eder ve elini kulağına götürüp “Allahuekber !... Allahuekbeeeer !...“ dediği zaman, evlerimize doğru  “saveeeey “ diyerek öyle bir koşardık ki son sürat. Yani o zamanki çocukluk aklımızla evimize ve mahallemize haber verince, kendimizi çok mutlu hissederdik. “Savey” in de ne anlama geldiğini bilmezdik doğrusu.

 Ramazanın ilk günü davulcular kahvehaneleri dolaşır ve bahşiş toplardı. Davul “güüüm…  güüüm “  vurmaya başladığı zaman ramazan ayının girdiği belli olurdu böylelikle… Bu davul çalmalar, tabii bir ay boyunca devam eder ve oruç tutanlar sahura kaldırılırdı. Birbirinden güzel yöresel maniler söylenir ve davulculara para, ekmek, börek , çörek ve yazma-çember gibi şeyler verilirdi. Yanındaki arkadaşı Ahmet Kabataş ile sokakları dolaşan  Davulcu İlhami Coşkun maniyi söylerken genelde o evin küçük çocuğunun adını söyler ve bahşişi almaya çalışırdı. Parayı koparamayınca hiç değilse o evden börek  alabilmek için şöyle bir mani patlatırdı :

  Ulucami direk ister,
  Söylemeye yürek ister,
  Benim karnım tok ama
  Arkadaşım börek ister…

Eğer ev sahibi bahşiş vermede işi uzatır ve nazlanırsa davulcu hemen şunu söylerdi :

  Şekerim ver ezilecek,
  Tülbentlerden süzülecek,
  Bekletme beni  Üsen Ağam,
  Çok yerim var gezilecek…

 Bayrama bir gün kala kadınlar başlarına koyduğu tepsiler içinde nişanlı gencin evinden, kız tarafına çerez ve giysiler götürürdü. Bayramın ilk günü yemekler yendikten sonra davulcular bahşiş için yine sokaklara çıkardı. Verilecek ekmekleri koymak için iki tarafına da küfeler sarılmış bir eşeği boynunda yazmalar ve çemberler, omzunda havlular bulunan Deli Mehmet hem çeker hem de börekleri ayaküstü yerdi. Genç kızlar, Çırak Harman’da toplanır ve o zamanlar cep telefonları olmadığı için kendilerini uzaktan izleyen gençlere aşklarını söyledikleri manilerle dile getirirlerdi. Laf aramızda  sevenler karşılıklı olarak birbirine mektup yazar ve küçük çocuklarla gönderirlerdi. Mektup dediğime de bakmayın canım, küçük bir kağıda yazılan kısa bir not. Bu kısa yazıda gençler aşklarını dile getirirdi. Şimdiki gibi öyle kolay mıydı genç delikanlı ile kız bir araya gelip konuşacak, buluşacak ? Kızın babası veya varsa ağabeyi duman ederdi ortalığı. Nişanlı olanlar bile şimdiki gibi değil öyle el ele, yanına bile yaklaşamazdı.

 Çocuklar bayram günü para  ve çerez alabilmek için akrabalarına ve komşularına  el öpmeye giderlerdi. Rıza dedem ve babam, bayram yaklaşınca torunlarına ve gelen çocuklara verecekleri paraların hazırlığını önceden yapardı. Bu genelde her evde olurdu tabii. Yıllar sonra itiraf edeyim ki, ben çerez veren komşuları değil, para verenleri daha sever ve tercih ederdim. Para ve çerez verecek evleri de iyi bilirdik. Vermeyecekler belliydi ve onlara gitmesek de olurdu. Şimdi bazı örf ve adetler unutulduğu ve bayramların gülü, çiçeği, neşesi Deli Mehmet de vefat ettiği için bayramlar eskisi gibi güzel olmuyor artık. O güzelim nostaljik bayram anılarımız ne yazık ki, sadece hayallerde kaldı.

Bu yazı 6168 kez görüntülendi
MÜŞKÜLELİ GİRİŞİ
Kullanıcı adı:
Şifre:
Üye ol | Şifremi unuttum
KÖŞE YAZARLARI
SORMACA
Köyümüzde giderek artan yabancılara toprak satışı konusunda düşünceleriniz nedir?
Müşküle Köyü / İZNİK / BURSA
posta kodu: 16860
ağ-ileti (e-posta): iletisim@muskulekoyu.com
Şubat 2006'dan beri
www.muskulekoyu.com
tasarım/kodlama: İsmail Küçük / Emin Kaygısız